İçimizi kemiren, içimize kurt düşüren, bizi günden güne mahveden bir duygudur hırs aslında. Neler yapmayız ki istediğimiz bir şey için? En çok bende olsun, en iyi ben olayım diye diye kendimizi hırpalar dururuz. İnsan hırsları için bazen benliğinden vazgeçer, kıskanır, delirtir kendini resmen. Bazen bedenini satar, bazen yalan söyler, bazen görmemiş gibi yapar, bazen direkt ispiyonculuk yapar. Sırf istediği yere ulaşabilmek için. Statü için, para için, şöhret için… Aslında oraya ulaşınca bir önemi kalmaz istediğinin. Sadece ulaşmak için kendinden vazgeçer. Bir heyecanı kalmaz ulaşınca, ulaşmak istediği yere. Zararı en çok kendimize biz veririz. Başkası ne kadar zarar verebilir ki bize? Ben hırslarımızı nasıl dizginleyebiliriz ondan bahsetmeye çalışacağım:
Öncelikle istediğimiz her neyse bunu hakkımızla almaya çalışmalıyız. Evet, bazen hırs iyi bir şeydir. Elbette başarılı olmayı istemek herkesin istediği bir şeydir. Ama biz katakullilerle, yalan dolanla vardığımız yerde nasıl mutlu olabiliriz ki? İçimizdeki o heyecan nasıl taze kalabilir ki? Bir düşünün. Tırnağımızla kazıya kazıya geldiğimiz yer bizi en zirvede hissettirebilir. Haklı kazanç kadar haz veren ne vardır bu hayatta? Birilerinin eteğinin altına girerek nasıl kendimize saygı duymayı sağlayabiliriz? Yalakalık yaparak nereye varabiliriz? İnsan kendini çok sevmeli. Kendi sınırlarını önce kendi çiğnememeli.