OBSESİF KOMPULSİF BOZUKLUK

Kategori: YAZILARIM | 0

Birçok çeşidi olan obsesif kompulsif bozukluk ”kısaca (OKB)” rahatsızlığını yazacağım bugün. Ben dini obsesyondan bahsedeceğim. Yakın olarak gözlemlediğim ve şahit olduğum için. Buna ”vesvese” de denilebilir. Bu obsesif kompulsif bozukluk denilen rahatsızlığın basit sanılan ama yanıltıcı derecede rahatsız edici bir hastalık olduğuna bizzat şahit olduğum için bu durumdaki insanlara bu yazıyı yazmak istedim. Yakınım olan insan bunu yendi ve daha yaşamadı bu yüzden bunu yaşayanlar onun ağzından mutlaka bunu okumalılar…

1 ) Nedir bu obsesif kompulsif bozukluk önce bir tanımını öğrenelim. OKB, obsesyon adı verilen takıntılı düşünce, fikir ve dürtüler ile kompulsiyon adı verilen yineleyici davranışlar ve zihinsel eylemlerden oluşan bir ruhsal hastalıktır. Obsesyon : Kişinin zihnine girmesine engel olamadığı, zihninden uzaklaştıramadığı düşünce, fikir ve dürtülerdir. Kişinin isteği dışında gelirler, kişi tarafından mantık dışı olarak değerlendirilirler ve yoğun sıkıntı ve huzursuzluğa yani anksiyeteye neden olurlar. Kompulsiyon : Obsesyonların neden olduğu yoğun sıkıntı ve huzursuzluğu azaltmak ya da ortadan kaldırmak üzere yapılan yineleyici davranış ve zihinsel eylemlerdir. 2) Peki hangi yaşlarda ve kimlerde daha sık görülür? : Genellikle ergenlik döneminde ve 20-30’lu yaşlarda başlamasına karşın, okul öncesi çağdaki çocuklar dahil herhangi bir yaşta görülebilir. Erkeklerde daha erken yaşlarda başlamasına karşın genel olarak kadınlarda daha sık görülmektedir. 3) Peki obsesif kompulsif bozukluk çeşitleri nelerdir ve obsesif kompulsif bozukluk yaşayan insanlar neler düşünür?  Aşağıda belirttiğim örnekler bir sağlık sitesinden alıntıdır. 

  • Bulaşma Obsesyonu ve Temizlik KompulsiyonuKişinin bedeninin ve giysilerinin kir, mikrop, toz gibi etkenler; kimyasal maddeler, deterjanlar, zehirler ile idrar, gaita ve diğer beden salgıları ile bulaşacağına ilişkin takıntıları ve bu takıntıların yarattığı sıkıntıyı gidermek için yaptığı davranışlarıdır.

    34 yaşında ev kadını, eve gelen misafirlerin dışarıdan mikrop taşıyacağı şeklindeki obsesyonlarından dolayı evdeki tüm terlikleri yıkanabilir terlik olarak değiştirmişti ve misafirler gittikten sonra hepsini çamaşır makinesinde yıkıyordu.

    43 yaşında erkek hasta, ev ortamı dışında tuvalete gitmiyor, evde de tuvalete her gittiğinde idrar sıçradığı şeklinde takıntılı düşünceler ile çoraplarını ve pantolonunu değiştiriyordu.

    Bu örneklerde kişilerin bedenlerine ve elbiselerine değişik maddelerin bulaşacağı düşüncesi bulaş obsesyonu, ortaya çıkan sıkıntıyı gidermek için temizlik ve yıkanma davranışları yapmaları ise kompulsiyonu oluşturmaktadır.

  • Kuşku obsesyonu ve kontrol kompulsiyonu

En sık görülen obsesyon ve kompulsiyonlardandır. Kişi gaz ocağı, kapı, kilit gibi nesnelerin açık kalmış olabileceğinden, ütü vs. elektrikli aletlerin fişlerinin prizde takılı kalmış olabileceğinden kuşku duyar (Kuşku obsesyonu) ve emin olmak için tekrar tekrar kontrol etme gereksinimi duyar (Kontrol kompulsiyonu). Bu kuşku ve kontroller yaşamın birçok alanında kendini gösterebilirler.

45 yaşında erkek hasta, her akşam işinden evine döndüğünde otomobilini park edip evine girdikten sonra otomobilin kapısını kilitlediğin-den emin olmuyor ve bazen iki-üç kez olmak üzere sokağa çıkıp otomobil kapılarını kontrol ediyordu.

 

54 yaşında erkek hasta, her sabah kendi kullandığı otomobili ile bir kavşaktaki polisin yanından geçiyor, biraz uzaklaştıktan sonra “acaba otomobilin sol aynası ile polise çarpıp yaralamış mıyımdır?” şeklinde kuşkular nedeni ile geri dönüyor, polisin sağlıklı olduğundan emin olduktan sonra rahatlayarak işine gidiyordu.

 

  • Başkalarına zarar vereceği, elinde olmadan saldırgan davranışlarda bulunacağı şeklinde obsesyonlar

Bazen hastalarda elinde olmadan başkalarına rahatsızlık ya da zarar vereceği, ağzından hoş karşılan-mayacak nitelikte sözcükler kaçıracağı, yanındaki insanlara elinde olmadan zarar vereceği şeklinde obsesyonlar olabilir.

40 yaşında erkek hasta, evde ailesi ile birlikte otururken “kontrolümü kaybeder de elimden bir kaza çıkar, eşime, çocuğuma zarar verir miyim” şeklinde düşünceleri nedeni ile aile üyelerinin bulunduğu ortamda eline makas/bıçak gibi kesici/delici aletler almıyordu.

 

Lohusalık dönemindeki genç bir anne bebeğini emzirirken ya da altını temizlerken “kontrolümü kaybederim de bebeğimi boğar, öldürür müyüm” şeklinde düşünmekten alıkoyamadığı ve çok yoğun sıkıntıya neden olan takıntılı düşüncelere sahipti.
  • Cinsel içerikli obsesyonlarZaman zaman OKB’li hastalarda kendine, yaşına, toplumdaki yerine hiç yakıştıramadığı bir biçimde, cinsel içerikli obsesyonlar bulunur.
65 yaşında, dini inançları kuvvetli kadın hasta, çevresindeki erkeklere ilişkin cinsel içerikli hayaller kurmaktan kendini alamıyor, bu hayalleri zihninden bir türlü uzaklaştıramıyor ve çok rahatsızlık duyuyordu.

 

16 yaşında lise öğrencisi erkek hasta, “Kontrolümü kaybedip de elimde olmadan bayan öğret-menlerime ve kız arkadaşlarıma sarkıntılık yapar mıyım ya da yanlış anlaşılabilecek davranışlarda bulunur muyum?” şeklinde cinsel içerikli obsesyonlara sahipti.
  • Dini içerikli obsesyonlarÖzellikle dini inançları yoğun yaşayan toplum kesimlerinde sık görülen bir obsesyon türüdür. Kişi kendini inanç ve görüşlerine tam karşıt bir biçimde ve çok yoğun sıkıntı yaratacak şekilde dini içerikli takıntılı düşünceleri düşünmekten alıkoyamaz.
58 yaşında, dini ibadetlerini tam olarak yerine getirdiğini ifade eden bir erkek hasta, namaz sırasında tam başını secdeye koyduğunda “Allah’ın varlığından kuşku duyma” şeklinde takıntılı düşünceler geldiğinden yakınıyordu.
  • Simetri/düzen  obsesyon ve kompulsiyonlarıSimetri gereksinimi ve düzen takıntıları da sık görülen belirtilerdendir. Kişinin tüm yaşamında simetri gereksinimi ve düzenlilik hakimdir.
    35 yaşında ev kadını, sehpaların üzerinde bulunan örtülerin sehpanın tam ortasında durmasına özen gösteriyor, halının saçaklarından ters dönenler varsa düzeltmeden duramıyordu.
    43 yaşında erkek hasta görev yaptığı kütüphanede raflardaki kitapları büyükten küçüğe, kalın ciltliden ince ciltliye belirli bir düzen içinde yerleştirmek için günlük mesaisinin büyük bir kısmını harcıyor, yapması gereken diğer işleri aksatıyordu.
  • Dokunma kompulsiyonlarıZaman zaman bazı OKB’li hastalar bazı davranışları yapmadan önce kendilerince önemsedikleri bir eşyaya dokunma gereksinimi duyarlar.
    37 yaşında erkek hasta, sabahları işine giderken vestiyerin yanında asılı duran ve üzerinde mutlu bir aile resmi bulunan anahtarlık kutusuna dokunmadan çıkarsa, ailesini ilgilendiren olumsuz bir olay ile karşı karşıya kalabileceklerinden endişe duyuyor, bazen geri dönüp yeniden dokunma gereksinimi duyuyordu.
  • Sayma kompulsiyonlarıBazı OKB’li hastalar herhangi bir günlük aktiviteyi belirli bir sayıya kadar saymadan yaparsa işinin rast gitmeyeceğini düşünerek sayma davranışında bulunurlar.
    33 yaşında kadın hasta, sabahları çocuğunu okula gönderirken üç kez “yolun açık olsun” demezse başına kötü bir şey geleceğinden endişe duyuyordu.
  • Biriktirme ve saklama  kompulsiyonlarıSık görülen kompulsiyon türüdür. Kişi “ileride gerekli olabilir” şeklinde bir düşünce ile gerekli olmayacak eşyaları bile biriktirebilir / saklayabilir.
    38 yaşında erkek hasta, uzun yıllardan beri düzenli olarak aldığı gazeteleri “içindeki bilgiler ileride çocuklarıma gerekli olabilir” şeklide bir düşünce ile düzenli bir şekilde ve tarih sırasına göre paketleyerek saklıyordu.
  • Batıl itikatlar, uğurlu, uğursuz sayılar ve renklerÇoğu kişinin kültürel özelliklerinin bir parçası olarak bazı inanışları, davranışları, uğurlu ya da uğursuz saydığı sayı ve renkleri olabilir.  Merpen altından geçmemek, çocukların üstünden atlayıp geçmemek, evden sağ ayakla çıkmak, yatağın sol tarafından kalkmamak gibi.

    Bu tür inanışlar günlük yaşam aktivitelerini engelleyecek ya da günlük işlevlerimizi kısıtlayacak kadar sık ve yoğun ise o zaman hastalık düzeyinde değerlendirilebilir.

HER TAKINTILI DÜŞÜNCE YA DA DAVRANIŞ OKB MİDİR?

Yukarıdaki örnekleri okuduğunuzda aklınızdan “temiz, tertipli ve düzenli olmanın; güvenlik amacı ile kapıları, pencereleri kontrol etmenin ne zararı var, bunlar hastalık mı sayılmalı?” şeklinde düşünceler geçebilir. Elbette bu davranışları günlük yaşamımızda yapıyoruz ve hastalık olarak sayılmamalıdır. Ancak tıbbi açıdan bu şekildeki düşünce ve davranışların hastalık sayılabilmesi için günlük işlevlerimizi etkileyecek, kısıtlayacak, bozacak kadar şiddetli ve yoğun olmalıdır. Örneğin, bir ev kadınının temiz ve düzenli olması doğal olarak hastalık sayılmaz ama hemen her gün, günün her saatinde temizlik yapıyor, her gün çamaşır yıkıyor ve bu davranışları nedeni ile de çocuklarına onları sağlıklı bir biçimde yetiştirebilmek için yeterli zamanı ayıramıyorsa hastalık olarak değerlendirilebilmelidir. Bir kişinin otomobilinin camlarının kapalı, kapılarının kilitli olduğundan emin olması güvenlik nedeni ile garip karşılanmayabilir ama evinden tekrar tekrar çıkarak ya da yolda geriye dönerek cam ve kapıları kontrol etmesi dikkat edilmesi gereken bir durumdur.

Şimdi gelelim benim yakınımın yaşadığı dini obsesyona bir nevi günden güne kendini kemiren düşüncelerine. Kendini kemiren düşünceler dedim de aslında bu onun düşünceleri değil. İnançlı, itikadı yüksek bir insanın bunları düşüneceği bana çok saçma ve elinde olmayan bir durum bozukluğu gibi ”ilk dinlediğimde” geldi. Ama bunu ona anlatmak ve inandırmak zor. Onu anlıyorum; çünkü beyni ona sürekli bunu onun söylediğine inanması için zorluyor. Nasıl başladı ve ne zaman başladı gelin kendi söyledikleriyle okuyalım.

” 23 yaşında ve erkek bir bireyim. Daha önce hayatımda böyle bir şey asla olmadı ve bana bir belirtide vermedi. Ramazan ayındaydık. Oruç tutuyor ve namaz kılıyordum. Bu bir anda oldu ve ben ne olduğunu anlayamadan aptal gibi gülmeye başladım. Düşünsenize içinizden ”Allah’a karşı küfür ediyor, onu insan gibi düşünüyor, inkar ediyor ve yok sayıyorsunuz.” Ya bunları nasıl söyledim diye sinirden gülmeye başladım ya da delirdiğimi düşündüğüm için onu tam hatırlamıyorum. Aradan biraz zaman geçtikten sonra bunu nasıl yaptım diye düşünmeye başlayıp ağladım. Önce sinirle dedim diye düşünüyor sonra sinirli olmadığımı fark edip çıkmaza düşüyordum. Peki ama neden dedim? Bunu düşünmeyin yoksa sonu delirmeye kadar gider. Doktora gitmedim; çünkü ilaçlara bağlı yaşamayı istemedim. Cahilce ama bu benim o zamanki düşüncemdi. Gün geçtikçe arttı. Geçer geçer dedikçe daha da arttı. Kendimi odama kapattım, yemek yemek istemedim, duş almak istemedim, hayattan koptum. Ölmek istedim. Madem bunu da yapacak kadar alçaldım o zaman öleyim dedim. Aileme anlattım ve yanımda oldular. Ben anlatınca o seni düşüncen değil deyip destek oldular. Sonra bunun aslında beni bu duruma düşürmek için savaş veren bir vesvese olduğunu anladım. İstediğini elde etti mi? Hayır, ettiğini sandı. İçinizden geçen bu düşünceden sorumlu olmadığınızı öğrendim. Ve içinizden geçen bu şeyi daha da büyütürseniz asla iyileşemeyeceğinizi anladım. Benim size diyeceğim şu: Buna asla önem vermeyin ve üstüne gitmeyin.