ÖĞRETMENLER BİZE GERÇEKTEN ÖĞRETMELİLER

ÖĞRETMENLER BİZE GERÇEKTEN ÖĞRETMELİLER bazı değerleri. Saygı duymayı, vicdanlı olmayı, yardım etmeyi, hoş görmeyi… Yoksa her gün koşarak gittiğimiz o yerin bir tahtadan, sayılı masadan başka nasıl betimlemesi olabilir ki? Okula mecburiyetten değil de özlediğimiz için gidersek iyi anılar biriktirmiş ve o zaman öğrenmiş oluruz. İyi arkadaşlar, bizi kıran arkadaşlar, kantindeki kuyruğa girmek için merdivenleri üçer beşer atladığımız o koridor, teneffüs zilinin çalmasını beklemek için arada kaynattığımız, masumca eğlenerek saçmaladığımız sıra arkadaşımız… Daha niceleri..

Ben bunları hala gülümseyerek hatırlıyorum. Kavga ettiğim arkadaşlarımı bile hala özlüyorum. İyi veya kötü anı yoktur benim için. İyi hatırladığım ya da kötü hatırlamak istediğim anım vardır. Kötü olarak nitelendirdiğimiz bazı şeyler aslında ‘biz’ olmamız, kendimizi bulmamız için arada karşımıza çıkan tecrübelerdir. Tabii bu bir bakış açısı, kendimce.

O kadar çok anım vardır ama hepsini hatırlayamam tabii ki de. Hatırımda kalanlar da bana göre kafi. Öğretmenimiz bizim bi nevi ailemiz. Anne, baba, abi, abla.. Ne derseniz. Günün büyük bir zaman dilimi öğretmenimize ait oluyor. Öğretmen sadece okumayı, yazmayı, toplama-çıkarmayı  öğreten midir sizce? Elbette hayır. Hayata hazırlar sizi, elinizden tutup nasıl biri olacağınıza en büyük örnektir. Yol gösterendir. Şanslıyım. Benim örneklerim hep ‘en iyilerdi’.

Yerli malı haftasıydı. Nasıl heyecanlıyız. Müzik çalacak sınıfta, herkes meraktan çatlayacak, evden getirdiklerimin tadını beğendiler mi diye. Bir göz gezdirecez masaya neler var? En çokta öğretmenimiz beğenecek mi? Hepsinden önce Ayşe öğretmen sıra sıra sorup neler getireceğimizi yazacak, zil çalmadan önce. Hepimiz söyledik, sıra en arka sırada oturan arkadaşıma geldi.

Sen ne getirebilirsin Oğuz? Oğuz, çiftçi babanın oğlu. Okuldan çıkıp babasına yardıma koşan, şimdi ise öğrendiğime göre başarılı bir mühendis adayı. O zaman insanları dışlama/ötekileştirme yok. Ah ne güzel zamanlardı! Senin çantan öyle, benim telefonum var, montumu yeni aldım… Şimdiki gibi ölümüne rekabet yok. Aman nasıl çekilmezdi aslında o günler.. Nasıl mutsuzduk hiç sorma, girmeyeyim oralara. Şey öğretmenim… dedi Oğuz. Bilmem ki.

Unutmuşum Oğuz, benim hatam. Sen bana gelince aşağıda söylemiştin pasta getireceğini demişti Ebru Öğretmen. Oğuz utanmış ama bir o kadar da mutlu baktı canım Ayşe Öğretmenime. Tabii kimse anlamadı, bende. Eve geldik, saat saymaya başladık. İlk kez yapacağız bunu. Nasıl heyecanlıyım. Sabah oldu, koşuyorum okula.

Günaydın öğretmenim diyerek girdim okula. Öğretmenim elinde pastayla kapıda, Oğuz da yanında. Pasta ne güzel görünüyor Oğuz, dedi. Oğuz sarıldı sıkı sıkı. Ben pastayı beğendi diye sarıldı sanmıştım. Ah öğretmenim. Ben sizin o güzel kalbinizden öperim. Hiç unutmadım sizi ‘ Ayşe Öğretmen’.. İyi ki siz bana öğreten, yol gösteren olmuşsunuz. İzinizden gitmeye çalışıyorum. Bizim sizin gibi insanlara ihtiyacımız var. Siz benim bu hayatta en önemli ‘şanslarımdansınız’ . Sizi hala çok seviyor ve özlüyorum. Umarım bunu okursunuz ve kendinizle gurur duyarsınız..

0 0 votes
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
En Yeniler
Eskiler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments