RÜYALAR NE ANLAMA GELİR?

Kategori: YAZILARIM | 0

RÜYALAR NE ANLAMA GELİR? Hepimizin merak ettiği şeylerden biridir aslında RÜYALAR NE ANLAMA GELİR? RÜYALAR GERÇEK MİDİR? GÖRDÜĞÜMÜZ ŞEYLER YAŞANIR MI, YAŞANDI MI? Bana sorarsanız en önemli soru: Rüyaların gerçek olacağı mıdır? Belki de iyi rüyaların gerçek olması veya kötü rüyaların olmamasını istediğimiz için  bu araştırma içinde buluruz kendimizi. Ben kendi fikirlerimi ve deneyimlediğim şeyleri paylaşacağım tabii ki de sizlerle. Ama nasıl rüya gördüğümüzü bilimsel olarak açıklayacak olursak ;

Rüyalarla ilgili ilk bilimsel çıkarımları yapan kişi, Sigmund Freud’dur. 1900 yılında yayınladığı bir makalesinde Freud, rüyaların ve özellikle de anlamlı olan rüyaların beynin fonksiyonlarıyla alakalı olduğunu ileri sürmüş ve o döneme kadar rüyalara yüklenen metafizik anlamların hepsini yok etmiştir. Günümüzde yapılan tüm araştırmalar da, yine beklenildiği üzere, rüyanın bedenden ayrı bir olay olmadığını, beyindeki sıradan biyokimyasal tepkimelerin bir ürünü olduğunu göstermiş ve daha önemlisi, bilim karşıtlarının “ruh” denen kavramla ilgili iddialarını desteklemek amacıyla ileri sürdükleri “Göz mü görür, beyin mi?” sorusuna nihai bir nokta koymuştur.

Rüyalarla ilgili çalışma yapmak gerçekten güçtür, çünkü araştırmacıların başkalarının rüyalarını aktif olarak “görmeleri” şu anda, günümüz teknolojisi ile mümkün değildir. Bu sebeple araştırmacılar, doğrudan beyne ve nöral aktiviteye yönelirler. Bu, rüyalarla ilgili bize çok sayıda bilgi verir, doğrudan rüyaların görüntüsünü şimdilik vermese de. Rüyalarla ilgili bir araştırma yapmanın bir diğer güçlüğü de, rüyaların kişiden kişiye değişen bir doğası olmasındandır. Kimi insan gördüğü rüyaların çok büyük bir kısmını hatırlarken, kimisi neredeyse hiçbirini hatırlamaz. Kimi çok berrak ve anlaşılır rüyalar görürken, kimi anlamsız ve soyut rüyalar görür. Kimi insan rüyalarını günlük yaşantısına bağlarken, kimi gelecekle ilgili mesajlar bulunduğa ve anlamlar taşıdığına inanır. Ne var ki bilimde, subjektiviteye yer yoktur ve bu yüzden bunları göz ardı edecek metotlar geliştirilmelidir ve geliştirilmiştir de.
Kısaca nasıl rüya gördüğümüzü toparlayacak olursak: beynimiz devasa bir hücreler, daha spesifik olarak sinir hücreleri (nöron) ağıdır ve gün boyunca çok yoğun olarak çalışmaktadır. Uykuya daldığımızda, beynin büyük bir kısmı kapatılmakta, ancak bir kısmının biyokimyasal faaliyetleri sürmektedir; özellikle de beynin kendisini ve vücudun geri kalan bölgelerini düzenleyecek olan kısımların faaliyetleri. Özellikle düzenleme için kullanılan bu kimyasallar, hücreler arasında seyahat ederek beynin farklı bölgelerini etkileyebilir ve uyarabilir. Veya beynin çalışmayan bölgeleri, bu bölgelerde bulunan hücrelerin ister istemez ürettikleri kimyasallardan etkilenerek bazı sinyallere sebep olabilirler. Sonuçta anlaşılması gereken, beyinde de de, diğer tüm canlılığı oluşturan hücrelerde olduğu gibi gibi, fizik ve kimya yasaları dahilinde çalıştığı ve ortada belli bir kimyasal ve bununla tepkimeye girip farklı ürünler üretebilecek diğer kimyasallar varsa, bu tepkimelerin gerçekleşmek zorunda olduğudur.
Hücreler, DNA ve diğer düzenleyici moleküller sayesinde büyük oranda bünyelerindeki biyokimyasal tepkimelerin alan, şiddet ve tipini sınırlandırmışlardır; ancak bu nihai değildir ve dışarıdan giren kimyasallar bile genetiğin dikte ettiğinin dışına çıkılmasına sebep olabilir. Rüya görme sebebimiz de, uyku sırasında beyinde üretilen kimyasalların, “uyuyan” hücrelerden ötürü aktif olarak durdurulamaması sonucunda beynin beklenmedik tepkiler vererek uyarılmasıdır. Beynin çalışması son derece sıradan kurallara tabi olduğu için, rüyalar da aynı kurallara tabidir.

Gelelim benim düşüncelerime :

Bence biz rüyaları aslında hayal ederiz. Yani örnek vermek gerekirse ; bir arkadaşım trafik kazasında ölen kardeşini yeni vefat ettiği dönemlerde çok özlediğini, yokluğuna alışamadığını ve bir türlü aklından çıkmadığını anlattı. Her anına onu koyduğunu, yemek yerken onunla ettiği sohbetleri, beraber gezdiği yerleri, sarılmasını hiç aklından çıkaramadığını ve her hayal ettiği şeyleri rüyasında gördüğünü ama rüya değil de sanki gerçek gibi hissettiğini söyledi.

Rüyasında o gün yemek yerken aklına geliyorsa hayal ettiği gibi yemek yiyip sohbet ediyorlar. Dışarıya çıktığında beraber gezip gördüğü yerlere giderse keşke o da olsaydı diyor ve rüyasında onunla orada geziyor. O gün kendini kötü hissedip keşke kardeşim olsaydı diye düşününce rüyasında ona sarılıyor. Örnekleri çoğaltabilirim. Kısaca demek istediğim aslında biz rüyalarımızda etkilenip, öyle olmasını isteyip veya istemeyip, özlemlerimizi, kırgınlıklarımızı görmek istediğimiz yerde yani rüyalarımızda şekillendirip hayatımıza dahil ediyoruz. Bazen saatler sürüyor bize göre rüyalar, bazen rüya değil sanki gerçekti oluyor. Bazılarımız hiç rüya görmüyor sanıyoruz, bazılarımız da çok görüyoruz kendimize göre. Az da görsek çokta görsek aklımızdaki deli soru: RÜYALAR NE ANLAMA GELİR?

Hepimizin ara ara yaşadığı bir olay daha var: Biz bu anı daha önce yaşadık mı? Buna da dejavu adı verilmiş. Bunu reddetmiyorum ama bunu da rüyalara bağlıyorum. Aslına bakarsanız çoğumuza göre böyle bu, daha önceden rüyamızda görüyoruz. Yani kısaca özetlemek gerekirse:

Hepimiz rüyaların içindeyiz. Gördüğüm rüyayı birebir yaşadım, ne gördüysem o oldu, kötü rüya gördüm umarım olmaz gibi şeylerle her şeyi rüyaya bağlamak bana biraz cahillikten ve araştırmamaktan geliyor. Lütfen hayatınızda olup biten her şeyi bir şeylere bağlamayın. Olağan şeyler bunlar, fazla derine inip her şeyden anlam çıkarmaya çalışmak bana çok saçma ve boş geliyor. Hayat olduğu gibi aksın sadece siz kötüyü iyiye çevirmek için uğraşın. RÜYALAR NE ANLAMA GELİR? gibi şeylerin içinde kaybolmak için değil.