Bazen bazı konularda çekimser olabiliriz. Utanırız, heyecanlanırız veya bilmiyoruzdur. Bunu anlarım; çünkü her zaman bizim için hazır beklemez içinde bulunduğumuz ortam. Ama hiçbir fikir beyan etmeyen, sürekli susarak her şeyi kabullenen, fikri olduğu halde söylemeye çekinen insanları anlamıyorum. Neden sürekli çekimser olur ki biri? Sürekli susturulmuş ve sindirilmiş olma ihtimalinden mi?
Hani o çok bilmişler var ya.. En iyi onlar bilirler. Evet, mükemmel olan sensin. Alkış! Karşındakini sustura sustura haklı olduğunu sananlar.. Üzülüyorum. Sen karşındakine fikrini sormuyorsun ki haklı olasın. Senin haklı olman için onaylanman gerek. Yazık. Kendi kendine havalanıp, sönüyorsun. Neyse. Uzar bu. Ben konuma döneyim. Bir insanın çekimser davranması için hiçbir neden yok. Neden biliyor musun? Sen fikrini açıkça söylediğin zaman özgürsün. Yoksa hep tutsaksın. Kimse seni susturamasın. Ne düşünüyorsan ” adap içerisinde ” söyle. Köşede, dondurması yere düşmüş çocuk çaresizliğinde oturma. Öyle görüyorlar seni. Emin ol.
Konuşsan bile dinlemezler. Kendine saygı göstert. Tamam, bilmediğinde sus. Ama öğrenmek için sus. Bildiğin veya hakim olduğun bir konuda hep konuş. Bırak ”saçma” konuşma desinler. Sen konuş ama çekimser olma. Hakkını ara, hesap sor ( sorman gerektiğinde ), kız, gül… Kenara itilen olma. Seni, kimsenin hayata karşı çekimser olmana izin verme. Sen konuşmak, düşündüğünü söylemek için geldin dünyaya. Sonra konuşmak istediğinde sus derler. Konuşmak istesen de konuşamazsın. Asla susma ve çekimser olma. Özellikle hayata karşı. Bu yol uzun. En başından kaybetme bu yoldaki hakkını, her şeyi. Fikrin varsa hep konuş.